Bilim, teknoloji ve endüstri ilişkisi
Üniversite sanayi işbirliğinin arttırılması
üzerine birçok tez yazılmış ve farklı modeller ortaya konulmuştur. Bilgisayar
teknolojisinin gelişmesi ve internetin yaygınlaşmasının ardından, bilgi
depolama, aktarma ve işleme kapasitesi son 20 sene içerisinde üstel artışa
geçmiştir. Bu bilgi yükü , bilgi kirliliği ve dezenformasyon gibi birçok
olumsuz durumu da beraberinde doğurmaktır. Diğer taraftan bu bilgilerin
üretilmesinde ve işlenmesinde “özellikle pozitif bilimsel alanda” çok fazla iş
gücü ve para harcanmaktadır. Bilimin böyle bir yükümlüğünün olup olmadığı
tartışamaya açık olsa da, üretilen toplam bilimsel veri ile üretimde karşılığını
bulup ekonomiye doğrudan katma değer olarak geri dönen bilimsel veri arasındaki
fark giderek açılmaktadır. Bu durumun birden fazla nedeni olabilir ancak özellikle
belirli alanlarda yapılan uluslararası yayınlara bakıldığında birbirini tekrar
eden çok sayıda çalışma olduğu açıkça görülmektedir.
“Newton’un kütle çekim yasasını geliştirirken
ağaçtan düşen elmadan ilham aldığı söylenir, ancak aynı fiziksel yasaların
portakal için de geçerliğini sınamak için kafa yorup, denemeler yaparak ‘yeni’
veriler ürettiğini sanmıyorum”
Diğer taraftan daha önce de
belirttiğim gibi, üretilen bilimsel verinin ekonomiye karşı olan yükümlüğü ve
bu sürecin nasıl işlemesi gerektiği de tartışamaya çok açıktır. Günümüzde araba
lastiğinden-uzay mekiği endüstrisine kadar birçok alanda kullanılan fiziksel
denklemlerin ve modellemelerin çözümleri, 1600lerin sonundan 1700lerin
başlarına kadar yaşamış olan Newton ve Leibniz tarafından temelleri atılan
diferansiyel hesaplamalar tarafından yapılmaktadır. O tarihlerin sanayi devrimi
ardından gelişen kapitalizmin dünyaya yerleşmesinden önce oluşundan ötürü, bu iki bilim adamının bu kuramları ortaya
atarken ekonomik kaygılar taşımadıkları söylenebilir. Ancak
günümüzde bilim-teknoloji ve endüstri artık iç içe geçmiştir. Bu nedenden
ötürü, özellikle kimya, ziraat ve biyoloji gibi disiplinlerde sadece bilim için
bilgi üretme gayesi, üretime geri dönüş sürecinin önceden kestirilememesinden
ötürü, önceliğini yitirmiştir.
Üniversite sanayi işbirliği modelleri
Üniversite-sanayi işbirliğinin
arttırılması için birçok gelişmiş ülkenin kendi stratejisi vardır. Amerika’da
yapılan 6. Üniversite sanayi işbirliği geliştirme konferansında aşağıdaki 3
maddeye odaklanılmıştır
- İşbirliğinde bulunan üniversite ve endüstri taraflarından her ikisi de eşit şekilde desteklenmelidir.
- Organizasyon uygulamaları ve ulusal kaynaklar, uzun süreli üniversite-sanayi işbirliklerine odaklanmalıdır.
- İş birliğinde bulunan her iki üniversite-sanayi tarafı da araştırmanın zamanında tamamlanabilmesi ve bulguların geliştirilmesi için ortak çabayı sarf etmelidir.
Maddelerden anlaşıldığı gibi
üniversite sanayi işbirliği için devletin her iki tarafı da motive etmesi
gerekliğinin yanında, tarafların karşılıklı işbirliğinin verimi de çok
önemlidir.
“ Akademisyenin girişimci ruha sahip olması kadar, sanayicinin de bilimsel yaklaşıma hakimiyeti önemlidir.”
Diğer yandan yürütülen tüm
çalışmaların motorları olan, yüksek lisans, doktora ve doktora sonrası
araştırmacıların bu işbirliği içerisindeki pozisyonları en önemli konulardan
biridir. Ülkemizde de geçerli olan
klasik yaklaşıma göre, ham verinin üretilmesi ve işlenmesiyle yükümlü olan bu
grubun bir kısmı üniversite tarafından istihdam edilmekte, bir kısmı ulusal
bilimsel organizasyonların burslarıyla desteklenmekte ve büyük bir kısmı ise de
yaşam ve çalışma giderlerini karşılamakta sıkıntı çekmektedir. Bu koşullar
altında bilimsel verinin ivedi ve kaliteli bir şekilde üretimi mümkün olamamaktadır.
Birçok gelişmiş ülke ise bu konuda yeni yaklaşımı benimsemektedir. Araştırmacının
istihdamı ve maddi olarak desteklenmesi üniversite ve sanayi tarafından ortak
olarak yüklenilmektedir. Bu şekilde üniversitede belli bir konuda çalışan
lisans sonrası araştırmacı, herhangi bir sanayi kurumunun elemanı olarak
üniversitede eğitimini ve çalışmalarını yürütmektedir. Dolayısı ile yapılan çalışmalar
sonucunda topluma kalifiye bir eleman kazandırılmış, elde edilen verinin de endüstrideki karşılığı
bulmuş olmaktadır.
Tüm bunlarla birlikte,
üniversitelerin Ar-Ge projelerinde etkin rol oynamaları önemlidir. Sanayinin,
üniversitenin laboratuvar imkanlarını kullanmasının yanı sıra, sanayicinin de
kendi gelişmiş laboratuvarlarını kurarak üniversitenin sağlayamadığı bazı
imkanları araştırmacıya sağlaması gerekmektedir. Devletin burada sanayiciye ar-ge
desteği sağlaması önemlidir.
Son olarak denilebilir ki, ülkemizde
üniversite sanayi işbirliğine dayalı teknolojinin gelişmemesi; toplumsal olarak, bilimsel disiplin ve ekonomi alanlarında ahlak anlayışının oturmamış olması ve takım çalışmasına
yatkın olmamamızdan kaynaklanmaktadır. Ancak bu temel unsurların yerine gelmesi
durumunda, bilimsel alana akıtılan uluslararası ve ulusal kaynaklar gerçek katma
değerine ulaşabilir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder