15 Mayıs 2012 Salı

Üniversite Sanayi İşbirliği


Bilim, teknoloji ve endüstri ilişkisi


Üniversite sanayi işbirliğinin arttırılması üzerine birçok tez yazılmış ve farklı modeller ortaya konulmuştur. Bilgisayar teknolojisinin gelişmesi ve internetin yaygınlaşmasının ardından, bilgi depolama, aktarma ve işleme kapasitesi son 20 sene içerisinde üstel artışa geçmiştir. Bu bilgi yükü , bilgi kirliliği ve dezenformasyon gibi birçok olumsuz durumu da beraberinde doğurmaktır. Diğer taraftan bu bilgilerin üretilmesinde ve işlenmesinde “özellikle pozitif bilimsel alanda” çok fazla iş gücü ve para harcanmaktadır. Bilimin böyle bir yükümlüğünün olup olmadığı tartışamaya açık olsa da, üretilen toplam bilimsel veri ile üretimde karşılığını bulup ekonomiye doğrudan katma değer olarak geri dönen bilimsel veri arasındaki fark giderek açılmaktadır. Bu durumun birden fazla nedeni olabilir ancak özellikle belirli alanlarda yapılan uluslararası yayınlara bakıldığında birbirini tekrar eden çok sayıda çalışma olduğu açıkça görülmektedir.  

“Newton’un kütle çekim yasasını geliştirirken ağaçtan düşen elmadan ilham aldığı söylenir, ancak aynı fiziksel yasaların portakal için de geçerliğini sınamak için kafa yorup, denemeler yaparak ‘yeni’ veriler ürettiğini sanmıyorum”

Diğer taraftan daha önce de belirttiğim gibi, üretilen bilimsel verinin ekonomiye karşı olan yükümlüğü ve bu sürecin nasıl işlemesi gerektiği de tartışamaya çok açıktır. Günümüzde araba lastiğinden-uzay mekiği endüstrisine kadar birçok alanda kullanılan fiziksel denklemlerin ve modellemelerin çözümleri, 1600lerin sonundan 1700lerin başlarına kadar yaşamış olan Newton ve Leibniz tarafından temelleri atılan diferansiyel hesaplamalar tarafından yapılmaktadır. O tarihlerin sanayi devrimi ardından gelişen kapitalizmin dünyaya yerleşmesinden önce oluşundan ötürü,  bu iki bilim adamının bu kuramları ortaya atarken ekonomik kaygılar taşımadıkları söylenebilir.   Ancak günümüzde bilim-teknoloji ve endüstri artık iç içe geçmiştir. Bu nedenden ötürü, özellikle kimya, ziraat ve biyoloji gibi disiplinlerde sadece bilim için bilgi üretme gayesi, üretime geri dönüş sürecinin önceden kestirilememesinden ötürü, önceliğini yitirmiştir.

 

Üniversite sanayi işbirliği modelleri


Üniversite-sanayi işbirliğinin arttırılması için birçok gelişmiş ülkenin kendi stratejisi vardır. Amerika’da yapılan 6. Üniversite sanayi işbirliği geliştirme konferansında aşağıdaki 3 maddeye odaklanılmıştır

  1. İşbirliğinde bulunan üniversite ve endüstri taraflarından her ikisi de eşit şekilde desteklenmelidir.
  2. Organizasyon uygulamaları ve ulusal kaynaklar, uzun süreli üniversite-sanayi işbirliklerine odaklanmalıdır.
  3.  İş birliğinde bulunan her iki üniversite-sanayi tarafı da araştırmanın zamanında tamamlanabilmesi ve bulguların geliştirilmesi için ortak çabayı sarf etmelidir.


Maddelerden anlaşıldığı gibi üniversite sanayi işbirliği için devletin her iki tarafı da motive etmesi gerekliğinin yanında, tarafların karşılıklı işbirliğinin verimi de çok önemlidir.

“ Akademisyenin girişimci ruha sahip olması kadar, sanayicinin de bilimsel yaklaşıma hakimiyeti önemlidir.”

Diğer yandan yürütülen tüm çalışmaların motorları olan, yüksek lisans, doktora ve doktora sonrası araştırmacıların bu işbirliği içerisindeki pozisyonları en önemli konulardan biridir.  Ülkemizde de geçerli olan klasik yaklaşıma göre, ham verinin üretilmesi ve işlenmesiyle yükümlü olan bu grubun bir kısmı üniversite tarafından istihdam edilmekte, bir kısmı ulusal bilimsel organizasyonların burslarıyla desteklenmekte ve büyük bir kısmı ise de yaşam ve çalışma giderlerini karşılamakta sıkıntı çekmektedir. Bu koşullar altında bilimsel verinin ivedi ve kaliteli bir şekilde üretimi mümkün olamamaktadır. Birçok gelişmiş ülke ise bu konuda yeni yaklaşımı benimsemektedir. Araştırmacının istihdamı ve maddi olarak desteklenmesi üniversite ve sanayi tarafından ortak olarak yüklenilmektedir. Bu şekilde üniversitede belli bir konuda çalışan lisans sonrası araştırmacı, herhangi bir sanayi kurumunun elemanı olarak üniversitede eğitimini ve çalışmalarını yürütmektedir. Dolayısı ile yapılan çalışmalar sonucunda topluma kalifiye bir eleman kazandırılmış,  elde edilen verinin de endüstrideki karşılığı bulmuş olmaktadır.   

Tüm bunlarla birlikte, üniversitelerin Ar-Ge projelerinde etkin rol oynamaları önemlidir. Sanayinin, üniversitenin laboratuvar imkanlarını kullanmasının yanı sıra, sanayicinin de kendi gelişmiş laboratuvarlarını kurarak üniversitenin sağlayamadığı bazı imkanları araştırmacıya sağlaması gerekmektedir. Devletin burada sanayiciye ar-ge desteği sağlaması önemlidir.  

Son olarak denilebilir ki, ülkemizde üniversite sanayi işbirliğine dayalı teknolojinin gelişmemesi; toplumsal olarak, bilimsel disiplin ve ekonomi alanlarında ahlak anlayışının oturmamış olması ve takım çalışmasına yatkın olmamamızdan kaynaklanmaktadır.  Ancak bu temel unsurların yerine gelmesi durumunda, bilimsel alana akıtılan uluslararası ve ulusal kaynaklar gerçek katma değerine ulaşabilir.